Şimdi yükleniyor

Türkiye’deki buhranın yeni adresi belli oldu! Son yılların yeni trendi: Can’lar, John oldu

Özellikle son zamanlarda artış gösteren yeni trendlerden biri de çocuklara yabancı isim koyma adeti oldu. Öncelikle ğ, ş, ç harflerinin hayatımızdan çıkmasıyla birlikte yeni doğan bebeklere İngilizce, Yunanca ve Fransızca kökenli isimler verilmesi Türkiye’deki buhranın yeni adresi oldu. Peki amaç ne? Moda mı, özenti mi yoksa modernleşme çabası mı?

Lina, Adel, Aleks, Alis, Sasha Mia, Ares, Karan, Oliver, Kai, Leo, Milla, Kayla, Arat, Zenia, Adara, Nora, Elena, Luna, Noah, Liam… Sayılan bunca isim ya Yunanca ya İngilizce ya da Fransızca kökenli. Farklı olmak kimilerine hoş geldi, biricik olsun diye Türkçe isimlerin yerini Batı kökenli isimler aldı. TÜİK verilerine göre 2023 yılında Lina, en çok tercih edilen kız isimleri arasında ilk 8’de yer aldı.

Batı kökenli isimlerin çocuklara konulmasının bir diğer sebebi de sosyal medya fenomenleri ve ünlüler. Fenomenlerin Batı özentisi çocukların isimlerine yansıdı. Kızına Alis, oğluna Aleks diyen de var, Sasha Mia, Leo adını veren de…

Dilbilimci Prof. Dr. Aydın Köksal, yabancı isimlerin bu kadar yaygın olmasının bir nedeninin de yabancı dilde öğretim yapan okulların artmasından kaynaklandığını söyledi. Edebiyatçı, Yazar Kemal Ateş de söz konusu durumu ‘yozlaşma faciası’ olarak tanımladı.

“KİMLİK BUNALIMI SÖZ KONUSU”

Prof. Dr. Aydın Köksal:

“Türkiye’de insanlar son yıllarda yabancı adlara daha da çok özenmeye başladılar. Sanıyorum kendi kimliklerinden sıkıldılar. Kendilerini umutsuz bir ortamda duyumsuyorlar. Kurtulmak istiyorlar. Bu eğilimin bir tür kimlik bunalımından kaynaklandığını söyleyebiliriz. Son derece olumsuz görüntülerle karşı karşıyayız.

Çağımız insanlarında bir tür yabancılaşma görülüyor. Böyle olunca ana baba benim çocuğum değil mi, istediğim adı koyarım düşüncesinde… Onlar düşündüklerinin farkında olmayabilirler. Herhangi bir yabancı dilden bir sözcüğü çocuklarına ad olarak seçebiliyorlar. Sorduğumuzda da sevinerek anlatabiliyorlar.”

“BÜYÜK YOZLAŞMA FACİASI”

Edebiyatçı, Yazar Kemal Ateş:

“Kültürel yıkım, insanın kendinden uzaklaşması bu kadar olur. Bu durum kimseye yakışmıyor. İnsan hangi millete, hangi ulusa ve dine ait olduğunu bilmeli. Ben de zaman zaman tanık oluyorum yabancı isimlere. Kendi kültürümüze ve dilimize sahip çıkamazsak neye sahip çıkacağız, bu çok büyük yanlış.

Yabancılar zorlanmasın diye bu isimler koyuluyor ama yabancılar zamanla bizim kendi isimlerimize adapte olur. Onlar bizim için ismini değiştirmiyorsa biz niye isim kökenlerimizi değişelim? Bu hiçbir zaman bir gerekçe olamaz. Bu durum özünden kopmuş büyük bir yozlaşma faciasıdır.”

“SÖZDE MODERNLEŞME”

Feyza Hepçilingirler:

“İnsanlarda dil bilinci gelişmemiş ve yerleşmemişse normal. Dilin toplumu belirleme gücü yok. Dili belirleyen toplum. Toplumdaki her değişiklik, her yönelim dile yansır. Belli ki kültürel olarak yine bir değişim yaşıyoruz; belki de kültürel bir çatlama. Türkiye yine bir yol ayrımında. Bulunduğumuz noktadan yolun hangi yöne kıvrılacağını göremiyoruz. Ama hangi yöne kıvrılırsa kıvrılsın, kendisi olarak kalmak isteyenin dört elle sarılması gereken değerlerin başında dili gelir. Çünkü dilini yitiren, kimliğini yitirir.”

Dilde yaşanan bu krizin nedenleri üzerinde duracak olursak:

– Her alanda olduğu gibi özel adlarda da modalar var. Günün modası olarak aileler birbirlerine bakarak bu adları seçiyor olabilir.

– Dükkânlara yabancı adlar koyarken olduğu gibi, yeni, ilgi çekici, değişik ve havalı bulunduğu için, özentiden dolayı konuyor olabilir.

– Batılı adlar, modernleşmenin göstergesi olarak düşünülüyor, daha ‘Avrupai’ görünmek için seçiliyor olabilir.

– Yurt dışına çıktıklarında Türk oldukları hemen anlaşılmasın diye adları gidecekleri ülkede yaşayanlarınkine benzetilmeye çalışılıyor olabilir.

– Geleceklerini ülke dışında, Avrupa ya da Amerika’da arayacağı düşünülen çocuklar, oralara gittiklerinde zorluk yaşamasınlar, yadırganmasınlar diye konuyor olabilir.

“YABANCI DİLLE EĞİTİM YOK OLMAYA SEBEP OLUR”

Prof. Dr. Aydın Köksal yabancı isimlere özenmenin en büyük sebeplerinden birinin yabancı dilde eğitim olduğu görüşünde. Köksal şöyle konuştu:

“Bu, içinde yaşadığımız bunalımlarla beslenen, yabancı dille öğretim yanılgımızla birlikte, her düzeyde özelleştirilmiş öğretim kurumlarımızla çökertmeyi başardığımız bir şey”

“Zaten iyice biliyoruz ki, çocuklarını, yabancı dille eğitim yapılan okullara gönderip de bir yüzyıldan bile kısa sürede tarih sahnesinden silinmemiş hiçbir halk yoktur.”

“İNGİLİZCE EĞİTİM YAPMA HASTALIĞI”

Kemal Ateş de Köksal ile aynı fikirde. Yabancı isimlerin yaygınlaşmaması için eğitimin şart olduğunu vurgulayarak şu ifadeleri vurguladı:

“Bunların önüne eğitimle geçebiliriz. Genelde kendini entelektüel olarak tanımlayan insanlar, çocuklarına bu tür isimler koyuyor ama eğitim diploma ile olmuyor. Eğitim görevini yapmamış, özellikle özel okullarda yetişenlerde yabancı dil eğitim görenlerde bu gibi durumlarla sık karşılaşıyoruz. Zaten İngilizce eğitim furyası aldı başını gidiyor. İngilizce eğitimi bu kadar yaygınlaştırmanın sonuçlarından biri de gelecek neslin adına yansıyor. Kolejler ciddi anlamda yaygınlaştı. Bu durum bir tek Türkiye’de var. Oysa bütün Avrupa ülkelerinde herkes kendi anadilinde eğitim yapar. İngilizce eğitim yapma hastalığı bizde var.”

“BENİM ÇOCUĞUM BİRİCİK OLSUN”

Prof. Dr. Aydın Köksal, ailelerin yabancı isimleri çocuklarına koymakla kalmadığını farklı heceler kullanarak anlamı olmayan isimlere de sıkça rastladığını söyledi:

“Mila adını taşıyan kızlarla ben de karşılaştım. İng. My Love (Aşkım) sözüne bir gönderme bu. Milu diye ad koyanlar bile var ki bu da ünlü çizgi roman kahramanı Tenten’in köpeğinin adı idi (Luba: Rusça, Liebe: Almanca)… “İnsanlarda şöyle bir düşünce var, ‘Ben olmasam da benim çocuğum biricik olsun.’ Örneğin annenin adından ilk heceyle babanın adından son heceyi birleştirip bundan yepyeni adlar türetilebiliyor: ‘Yeryüzünde sekiz milyar insan var. Bunun içinde bir tek benim kızımın adı bu’, diyerek övünebiliyor insanlar.”

“İLK FEDA EDİLEN Ç, Ö, Ş, Ü, Ğ SESLERİ OLDU”

Feyza Hepçilingirler, yabancı isim özentiliğinin ilk kez bu kadar yaygın olmadığını söyledi. Tarihten örnek veren Hepçilingirler, şöyle devam etti:

“Tanzimat’tan sonra yön değişmiş; yüzümüzü Batıya dönmüşüz. Neyse ki ‘mösyö, madam’ demeye özenmekle yetinmişiz; Fransızca isimler almaya kalkmamışız. Günümüzde ise rüzgâr epey uzaklardan esmiş, ta ABD’den. Giyimimizden yeme içmemize kadar bütün alışkanlıklarımızı etkilemiş ve tabii ki adlarımızın aynı kalmasına da izin vermemiş.

“İlk aşamada, çocuklarımıza koyduğumuz adlarda ç, ö, ş, ü, ğ, gibi harflerin olmamasına dikkat etmişiz. Bu harfler sadece Türkçede bulunduğu için, ileride, çocuğumuz yurt dışına çıktığında sorun yaratabilir diye düşünmüşüz. Uluslararası dolaşıma sokmayı başaramadığımız harfleri feda etmemiz pek kolay olmuş. İçinde bu harflerin bulunmadığı Türkçe adlar seçmişiz. Sonraki aşamada Batılı isimlere benzeyen Erol, Sami gibi, Jasmine gibi adlar koymayı akıl etmişiz. Bugün artık benzerlikle yetinmeyip doğrudan yabancı adlar koyma noktasına gelmiş bulunuyoruz.”

CAN ALİ, JOHN ALİ OLDU

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’nun, ‘2023’te En Çok Verilen Bebek İsimleri’ başlıklı verileri şu şekilde:

– Yine verilere göre Türkiye’de anne-baba Türk olup çocuğunun ismi Oliver olan 10 kişi var.

– Henüz çok yaygın olmasa da, Can Ali ismi yerine ‘John Ali’ adını tercih edenler de var.

Zenia, Neva, Akel, Adara, Leo, Sasha Mia, Adel, Aleks, Alis, Ares gibi isimler ise Türkiye’deki fenomenlerden etkilenilerek çocuklara konulan yabancı isimler arasında.

 

Yorum gönder