Kreatif Direktör Claire Choisne’nin imzasını taşıyan 28 parçalık koleksiyon, markanın kurucusu Frédéric Boucheron’un doğa tutkusundan ilham alıyor. “Mücevheri tamamen silmek ve ihtişamdan uzaklaşıp doğanın en mütevazı yönlerine inmek istedim” diyen Choisne, Histoire de Style serisinin bu yeni bölümünde alışılmışın dışına çıkıyor.

Koleksiyonun en çarpıcı özelliği, gösterişli çiçekler yerine kır çiçekleri, yabani otlar ve böcekler gibi doğanın mütevazı kahramanlarını başrole taşıması. Üç yıllık titiz bir çalışmanın ürünü olan parçalar, beyaz altın ve beyaz pırlantalarla işlenerek, sedef, kaya kristali ve oniks gibi değerli malzemelerle zenginleştiriliyor.

Choisne’nin ustalığı, her parçanın çoklu kullanım özelliğinde kendini gösteriyor. “Airelles” kolyesinin sapları ayrılarak kaskad broşlara dönüşebiliyor.

“Lierre” kolye bilezik formuna bürünebiliyor. En gerçekçi tasarım olan güve broşunda ise baget pırlantalardan oluşan gövde, sedeften oyulmuş kanatlarla buluşuyor.

Koleksiyonun yıldız parçaları arasında 84 yapraklı kızılcık kolyesi, üç farklı yerleştirme tekniğiyle yaratılan havuç çiçeği broşu ve 4.10 karatlık pırlantalarla süslenen Fuchsia küpeler öne çıkıyor. Markanın 1879’dan kalma ikonik soru işareti kolyesi, bu kez çiçeksiz bir gül dalı formunda, 6 karatlık armut kesim pırlantasıyla yeniden yorumlanıyor.

Koleksiyon, mükemmeliyetçilikten uzak, doğanın kusurlu güzelliğini kutluyor. Rüzgarda savrulan bitkiler, bükülmüş yapraklar ve solmuş çiçekler, yüksek mücevhercilikte yeni bir estetik anlayışının kapılarını aralıyor. Her parça, aşk, sadakat, bolluk ve dayanıklılık gibi değerlerin botanik metaforu olarak karşımıza çıkıyor.

Geleneksel tekniklerle yeni teknolojinin kusursuz birleşimini sergileyen koleksiyon, gerçek boyutlarda tasarlanan parçalarıyla dikkat çekiyor. Özellikle böcek tasarımlarında doğaya sadık kalınarak, hatta bazı parçalarda gerçek boyutlarından daha büyük yorumlanarak etkileyici bir gerçekçilik yakalanıyor.

Bu sıra dışı koleksiyon, Boucheron’un mücevher dünyasındaki öncü vizyonunu bir kez daha kanıtlarken, yüksek mücevherciliğin yaşayan bir ansiklopedisini yaratıyor. Doğanın en sade hallerini lüks ve zarafetle buluşturan tasarımlar,mücevher olmaktan öte, bedeni doğanın bir uzantısına dönüştüren yaşayan sanat eserleri olarak karşımıza çıkıyor.