14 Aralık 2025 Pazar
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Süleymaniye’deki İHÜ İPAM Darüşşifa Psikoterapi Merkezi’nin açılışına katıldı.
Emine Erdoğan, İbn Haldun Üniversitesi (İHÜ) Psikoterapi Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin (İPAM) merkeze aldığı anlayışın, küresel olarak da ruh sağlığı yaklaşımlarına önemli bir katkı sağlayacağı inancında olduğunu belirterek, “Çünkü bu merkezde medeniyetimizin şifa anlayışı modern bilimle buluşuyor. Anadolu’nun şefkati ve insana hürmeti başlı başına bir yönteme dönüşüyor.” dedi.
Emine Erdoğan, Süleymaniye’deki İHÜ İPAM Darüşşifa Psikoterapi Merkezi’nin açılışında yaptığı konuşmada, Kanuni Sultan Süleyman’ın vizyonundan, Mimar Sinan’ın ellerinden çıkan merkezde katılımcılarla bir araya gelmekten mutluluk duyduğunu söyledi.
Süleymaniye Darüşşifasını restore ve ihya ederek, mekanın ruhaniyetini de ayağa kaldıran İHÜ yönetimine, akademik kadrolarına ve paydaşlara şükranlarını sunan Erdoğan, merkezin ülkeye ve tüm insanlığa hayırlı olmasını temenni etti.
Darüşşifaların Anadolu’nun şefkat abideleri olduğunu kaydeden Erdoğan, “Selçuklu ve Osmanlı döneminde neredeyse her büyük şehirde en az bir tane darüşşifa inşa edilmiştir ve darüşşifalar, bilimin insan sevgisiyle ve vicdanla buluştuğu mekanlar olmuştur.” diye konuştu.

Emine Erdoğan, bu kurumlara bakıldığında sadece hastane olmadıklarının, buraların hekimlerin yetiştiği ve medeniyet tasavvurunun cisimleştiği müstesna yapılar olduklarının görüleceğini anlattı.
“ANADOLU, İNSANLIĞI ORTAK HAFIZASININ BİRİKTİĞİ TORAKLARDIR”
Kendilerinin gerçekten de çok özel bir coğrafyada yaşadıklarına dikkati çeken Erdoğan, “Anadolu, Hititlerden Romalılara, Selçuklulardan Osmanlılara kadar birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, insanlığın ortak hafızasının biriktiği topraklardır. Tıp ilmi de burada köklenmiş, büyük dehaların elinde gelişmiştir. Hatta Batı dünyası Orta Çağ karanlığıyla boğuşurken, ‘Anadolu Kandilleri’ denilen alimler Anadolu’yu ilimle aydınlatmış, Orta Çağ Anadolu’da bilimsel bir dönem olarak yaşanmıştır.” ifadelerini kullandı.
Erdoğan, Orta Çağ Avrupası’nda ruh hastalıklarından muzdarip insanların türlü türlü işkenceler gördüklerini, ateşe bile atıldıklarını ve bu suretle ruhlarının kurtarıldığına inanıldığını aktardı.
Oysa 13. yüzyılın başlarında bile “Anadolu Tıbbı”nın ruhsal hastalıkları ilaçla, müzikle ve su sesiyle tedavi ettiğini vurgulayan Erdoğan, “Her biri letafetiyle insanı hayrete düşüren tedavi yöntemleri kullanılmıştır. Mesela hastanelerde lale, sümbül, reyhan gibi çiçekler yetiştirilmiş, çiçeklerin güzelliğinden ve kokusundan istifade edilmiştir. Hastalara Kur’an-ı Kerim okunmuş, kuş ve su sesleri dinlettirilmiştir.” dedi.

Erdoğan, Süleymaniye Darüşşifasında, ruh sağlığı hastaları için ayrı bir bölüm olmasının bu alanda gelinen ileri seviyenin ve insana verilen değerin büyüklüğünün bir ifadesi olduğunun altını çizdi.
Tüm bunların Anadolu medeniyetinin insanlık için ilelebet parlayacak yıldız olduğunu gösterdiğine işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti:
“Her insanın terapi odasında kendisine sorulan ‘Sizi buraya ne getirdi?’ meşhur sorusuna vereceği türlü türlü cevabı var. Bunlar bazen ailevi buhranlar, akademik başarısızlıklar, sevilen birinin vefatı, işte yaşanan mobbing ya da bir çocukluk travmasıdır. Bazen de afetler, krizler, salgın hastalıklar gibi toplumsal boyutu olan hadiselerdir. Eninde sonunda, hayat bir imtihan dünyasıdır ve yaşadıklarımız, kimi zaman ruhumuzda dışarıdan görünmeyen derin iç yaraları açar. Bu yaraların yerinin tespit edilmesi, iyileştirilmesi, meşakkatli bir sanattır. Adeta ruhun röntgenini çekmeyi gerektirir. Bunu başarmak için insana yalnızca, maddi bir varlık nazarıyla yaklaşmamak, onun manevi yönlerini de okumak icap eder.”
Emine Erdoğan, küresel sağlık göstergelerine bakıldığında dünya genelinde her 4 insandan 1’inin hayatının bir noktasında ruh sağlığı sorunları yaşadığını gördüklerini ifade ederek, “Halihazırda, yaklaşık 300 milyon kişi depresyonla mücadele ediyor. 284 milyon kişi anksiyete bozukluğu yaşıyor. Yine dünya genelinde bu rahatsızlıklar çoğunlukla antidepresanlarla tedavi edilmeye çalışılıyor. Ve ne yazık ki bu ilaçların reçete edilme oranı da hızla artıyor. Bu da bize ruh sağlığı hizmetlerinin psikoterapilerle desteklenmesinin ne kadar önemli olduğunu anlatıyor.” diye konuştu.

“İNSAN, DERDİNİ KONUŞMAK DEĞER GÖRMEK VE ANLAŞILMAK İSTER”
Modernitenin insana adeta tamirhaneye getirilmiş teknik bir ürün gibi davrandığına dikkati çeken Erdoğan, modernitenin insani özden uzak, toptancı bir yaklaşımla aynı ilacı herkese reçete edip, ruhsal yaraları iyileştirmeyi değil, acılara karşı hissizleştirmeyi amaçladığını, o yüzden bugün küresel bir antidepresan toplumu oluştuğunu, halbuki insanın derdini konuşma, değer görme ve anlaşılmak istediğini vurguladı.
“Anlıyoruz ki iyileşme psikoterapist ve danışan, aynı anlam dünyasında buluştuklarında gerçekleşiyor.” diyen Erdoğan, başka bir medeniyetin insana bakışını ve kültürel kodlarına göre dizayn ettiği terapi yaklaşımlarını ödünç alarak insanlara fayda sağlanamayacağını söyledi.
Erdoğan, “Bizim ruh sağlığı uzmanlarımız kültürel kodların işin içine katıldığı diyaloğa dayalı ve her danışanın ihtiyacına göre oluşturulmuş terapilerin, insanları gerçek şifaya kavuşturduğunu söylüyorlar. Sosyoloji, felsefe ve ilahiyat gibi disiplinlerden beslenmenin altını çiziyorlar. Bilhassa Batılı modelleri toplumsal dokuyu ve inanç dünyamızı dışlayarak olduğu gibi uygulamaya çalışmanın insanları daha büyük kaosa sürükleyeceğine vurgu yapıyorlar.” değerlendirmesini yaptı.
Toplumsal normların, İslam inancının insana olan bütüncül bakışının suç, ceza ve günah gibi her inançta farklı değerlendirilen konuların emanet kavramlarla el değiştirmemesi gerektiğine işaret ettiklerini dile Erdoğan, “İPAM’ın merkeze aldığı anlayışın, küresel olarak da ruh sağlığı yaklaşımlarına önemli bir katkı sağlayacağı inancındayım. Çünkü bu merkezde medeniyetimizin şifa anlayışı modern bilimle buluşuyor. Anadolu’nun şefkati ve insana hürmeti başlı başına bir yönteme dönüşüyor.” ifadelerini kullandı.
EMİNE ERDOĞAN, TÜRKİYE’NİN SAĞLIK TURİZMİNDE KÜRESEL BİR MERKEZ OLDUĞUNU BELİRTTİ
Türkiye’yi 2024 yılında, 1,5 milyonu aşkın insanın sağlık hizmeti almak için ziyaret ettiğini aktaran Erdoğan, “Bu insanlar, Türkiye’nin iyileştirici gücünden, şifa veren ellerinden istifade ettiler. Açıkçası medeniyet temelli yaklaşımımızın ruh sağlığı alanında da dünyaya söyleyecek bir sözü olduğu kanaatindeyim. Bu bağlamda, İPAM Darüşşifa Psikoterapi Merkezi’nin, ruh sağlığı geleneğimizin yetkin bir temsilcisi ve medeniyet perspektifli bilim üretiminin önemli bir merkezi olacağına yürekten inanıyorum.” dedi.

“PSİKOTERAPİ HİZMETLERİ İNSANIN İÇSEL GÜCÜNÜ ARTIRIR”
Emine Erdoğan, ruh sağlığı hizmetlerinin her ne kadar bireysel görünse de esasında genel toplum sağlığıyla ilgili olduğunu vurgulayarak, “İnsanların ruhsal iyilik hali arttıkça ailelerin ve büyük ölçekte toplumun iyilik hali artar. Psikoterapi hizmetleri insanın içsel gücünü artırır ve onu hayatın zorlukları karşısında dirençli kılar. O nedenle psikoterapinin herkes için erişilebilir olmasının hayati bir önemi vardır. İPAM Darüşşifa Psikoterapi Merkezi’nin erişilebilir psikoterapi hizmetleriyle de ülkemize büyük hizmetlerde bulunacağına eminim.” şeklinde konuştu.
Programda, İHÜ Mütevelli Heyeti Başkanı İrfan Gündüz, üniversitenin Mütevelli Heyeti Başkan Vekili Necmeddin Bilal Erdoğan ile Rektör Prof. Dr. Atilla Arkan ve eşi Doç. Dr. Zeynep Arkan tarafından Emine Erdoğan’a günün anısına Ayasofya’nın anahtarının replikası takdim edildi.
Protokolün sahnede dualar eşliğinde kurdele kesimi yaparak merkezin açılışını gerçekleştirdiği tören, aile fotoğrafı çekimiyle sona erdi.
Emine Erdoğan, açılışın ardından tarihçi ve akademisyen Vehbi Baysan ile İPAM Müdürü Burcu Uysal’ın rehberliğinde merkezin psikoterapi odalarını ve dersliklerini gezdi.
Açılışa Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Serdar Çam, İstanbul Valisi Davut Gül ve eşi Gülden Gül, TÜRGEV Yönetim Kurulu Başkanı Hatice Akıncı Yılmaz, Yeşilay Başkanı Mehmet Dinç, Vakıflar Genel Müdürü Sinan Aksu, AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları Başkanı Tuğba Işık Ercan, futbolcu Mesut Özil, bazı belediye başkanları, milletvekilleri, kaymakamlar, üniversitelerin rektörleri, medya kuruluşu ile STK’lerin temsilcileri, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.
Emine Erdoğan sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda: “Açılışını gerçekleştirdiğimiz İbn Haldun Üniversitesi İPAM Darüşşifa Psikoterapi Merkezi’nin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Kanuni Sultan Süleyman’ın vizyonundan, Mimar Sinan’ın ellerinden çıkan, Süleymaniye Darüşşifası’nda, köklü bir mirasın yeniden hayat bulması çok kıymetli.
Merkez, insanı, beden, zihin ve ruh bütünlüğü içinde ele alan yaklaşımıyla, geleneğin hikmetini modern psikoterapi yöntemleriyle buluşturacak.
Anadolu’nun şefkati ve insana hürmeti, başlı başına bir yöntem haline gelecek.
Bu atmosferde sunulacak hizmetlerin; güven veren, huzur aşılayan ve insanın iç dünyasına dokunan kalıcı bir şifa yolculuğuna dönüşeceğine yürekten inanıyorum.
Ruh sağlığının önemini görünür kılan bu değerli adımın, yüreklere iyiyi ve umudu taşımasını diliyorum.
İbn Haldun Üniversitesi yönetimine, akademik kadrolarına ve bu vizyonu destekleyen tüm paydaşlara şükranlarımı sunuyorum.” ifadelerine yer verdi.
Açılışını gerçekleştirdiğimiz İbn Haldun Üniversitesi İPAM Darüşşifa Psikoterapi Merkezi’nin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Kanuni Sultan Süleyman’ın vizyonundan, Mimar Sinan’ın ellerinden çıkan, Süleymaniye Darüşşifası’nda, köklü bir mirasın yeniden hayat… pic.twitter.com/YCJbvOg0Ig
— Emine Erdoğan (@EmineErdogan) December 13, 2025
Ünlü şarkıcı Güllü’nün ölümüyle ilgili kasten öldürme suçlamasıyla gözaltına alınan kızı Tuğyan Ülkem Gülter tutuklandı. Ölümüyle ilgili sır perdesi aralanırken Güllü’nün 2 yıl önce katıldığı programda söylediği sözler gündem oldu.
HABERE AİT VİDEO İÇİN TIKLAYIN İZLE
Yalova’da 6’ncı kattaki evinin penceresinden düşen şarkıcı Güllü’nün ölümüne ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında gözaltına alınan kızı Tuğyan Ülkem Gülter, “tasarlayarak kasten yakınını öldürmek” suçundan tutuklandı.

2 YIL ÖNCE SÖYLEDİĞİ SÖZLER GÜNDEM OLDU
51 yaşında hayatını kaybeden ünlü şarkıcı Güllü’nün 2 yıl önce katıldığı programda yaptığı açıklamayla gündem oldu. Ünlü türkücü Alişan sosyal medya hesabından Güllü’nün o anları yayınladı.
Güllü, sunucunun sorduğu “Arabesk yıldızları yaşarken sahneye çıkıyorlar çok küçük paralara. Allah korusun vefat ediyorlar filmleri çekiliyor gişe rekorları milyonlarca lira bu nasıl hikayedir sorusuna ; öldükten sonra çocuklara yarasın” sorusuna “E bende bekliyorum işte artık öldükten sonra çocuklara yarasın” cevabını vermişti.
“Sunucunun Allah korusun çok gençsin Güllü” demesi üzerine ise “yok Allah ne yazdıysa onu yaşayacağız” sözleri yürekleri dağladı.
KAN DONDURAN İTİRAF
Güllü’nün, kızı tarafından yüzü cama dönük iken itildiğini ifade eden Sultan Nur Ulu, savcılıktaki ifadesinde “Biz oynadıktan sonra Gül Anne yüzünü cama dönük haldeydi. O esnada dizlerinin az yukarı kısmından Tuğyan sarılarak Gül Anne’yi itti ve böylelikle dengesini kaybedip düştü. Ben şok oldum. Sonrasında Tuğyan bana ‘koş’ dedi. Aşağı koştuk” dediği öğrenildi.
“2025 Miss Model of The World” (Dünya Mankenler Kraliçesi) yarışmasında Türkiye’yi temsil eden Miss Model Şüheda Erkoç’un giydiği kostüm, ‘En İyi Ulusal Kostüm’ kategorisinde dünya birincisi oldu. Osmanlı moda anlayışına günümüz diliyle eşsiz bir perspektif kazandıran ve her yıl dünya moda sahnesine damga vuran ünlü moda tasarımcısı Sabiha Alakuşu’nun imzasını taşıyan kostüm, büyük beğeni topladı.
Bu yıl 33’üncüsü düzenlenen 2025 Miss Model of The World (Dünya Mankenler Kraliçesi Yarışması), 65 ülkenin katılımıyla Çin’in Shenzhen kentinde gerçekleştirildi. Renkli anlara ev sahipliği yapan yarışmada Türkiye’yi Ege adalarında yapılan 2. Miss Cruise güzellik yarışmasında kraliçe seçilen Şüheda Erkoç, temsil etti.
EN İYİ ULUSAL KOSTÜM KATEGORİSİNDE DÜNYA BİRİNCİLİĞİ!
Dünya finalini 6. sırada tamamlayan Erkoç’un giydiği, ünlü moda tasarımcısı Sabiha Alakuşu imzalı eşsiz tasarım kostümü ise “En İyi Ulusal Kostüm” kategorisinde yarışmaya damga vurdu.

SABİHA ALAKUŞU İDDİASINI YİNE KONUŞTURDU: OSMANLI KÜLTÜRÜ MODANIN ÇARPICI DOKUSUYLA HARMANLANDI
Osmanlı kadın sultanlarının hikayelerini günümüz modern çizgilerle buluşturan Osmanlı moda tasarımcısı ve sanatsal tarih araştırmacısı Sabiha Alakuşu’nun imzasını taşıyan kostüm, “En İyi Ulusal Kostüm” kategorisinde birinci oldu.

Fatih Sultan Mehmet’in eşi Gülbahar Sultan’ın kostümünün bir yansıması olan bu özel tasarım kostüm, tam 7 ayda özel bir işçilikle hazırlandı.

YILLARDIR DEVAM EDEN BAŞARI
Sabiha Moda ve Tasarım Evi sahibi Sabiha Alakuşu, daha önce de kadim tarihimizden ilham alarak gözler önüne serdiği kostümleri dünya moda otoriteleriyle buluşturarak başarısından söz ettirmişti.

2016’dan beri her yıl olmak şartıyla dünya birincilikleri alan Sabiha Alakuşu, Miss Model of The World (Dünya Mankenler Kraliçesi) yarışmasında bu yıl yine dünya birinciliği aldı.

Prof. Dr. Osman Müftüoğlu’nun “saç tıppının sessiz ama derinden ilerleyen genç oyuncusu” olarak tanımladığı “clascoterone”, son dönemlerin en çok konuşulan yöntemi. Yeni tedavi eğer onaylanırsa, erkek tipi saç dökülmesinde 30 yılı aşkın süredir görülen ilk yeni etki mekanizması olacak.
Dünya genelinde yaklaşık 2 milyar erkeği etkileyen erkek tipi saç dökülmesi, hem fiziksel hem de psikolojik açıdan sorunları beraberinde getiriyor. Sınırlı tedavi seçenekleri olsa da söz konusu yöntemlerin gücü kişiden kişiye değişiyor ve sistemik yan etki riski bulunuyor.

Erkek tipi saç dökülmesinde 30 yılı aşkın süredir görülen ilk yeni etki mekanizması “clascoterone” ise son dönemlerde tıp dünyasının parlayan yıldızı haline geldi.
İlaç firması Cosmo Pharmaceuticals, erkek tipi saç dökülmesi için geliştirilen yüzde 5’lik “clascoterone” topikal solüsyonunun iki büyük Faz 3 klinik çalışmasından olumlu sonuçlar elde ettiğini duyurdu. Bu yeni serum sektörde “devrim niteliğinde” bir aday olarak görülürken, etkileri ise mercek altına alınıyor.

Erkek tipi saç dökülmesinin ana nedeni, saç köklerinin dihidrotestosteron (DHT) hormonuna aşırı duyarlı hale gelmesinden kaynaklanıyor. Ancak Clascoterone, bu hormona sistemik müdahalede bulunmadan yalnızca saç kökleri düzeyinde bir etki sağlıyor. Böylece DHT saç köklerine zarar veremiyor, kökün minyatürizasyon süreci yavaşlıyor ve saç daha dirençli bir hale geliyor.

Uzmanlara göre Clascoterone, minoksidil ve finasterid gibi yıllardır kullanılan ilaçların yan etkilerine kıyasla daha güvenilir bir alternatif haline geliyor. Yapılan çalışmalar devam ederken Clascoterone’un güvenlik takip sürecinin 2026 baharında tamamlanması bekleniyor.
“SAÇ TIPPININ SESSİZ AMA DERİNDEN İLERLEYEN OYUNCUSU”
Söz konusu yöntem ve etkilerini Oksijen Gazetesi’ne değerlendiren Prof. Dr. Osman Müftüoğlu ise “saç tıppının sessiz ama derinden ilerleyen genç oyuncusu “Clasterone” tanımlamasında bulunarak “Saç canlandırma iddiasında değil ama dökülme savaşında köklerin etrafına öyle sağlam bir koruma kalkanı kuruyor ki sahne adeta yeniden kuruluyor.” ifadelerini kullandı.
Güllü’nün kızı Tuğyan Ülkem Gülter, ‘kasten öldürmek’ suçlamasından tutuklandı. Cezaevine gönderilen Güllü’nün kızı Tuğyan Ülkem Gülter’in ifadesi ortaya çıktı.
Ünlü şarkıcı Güllü, 26 Eylül’de, Çınarcık ilçesi Harmanlar Mahallesi Vali Akı Caddesi’ndeki 6 katlı binadaki evinin penceresinden düşerek öldü. Olaya ilişkin Yalova Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında, gözaltına alınan kızı Tuğyan Ülkem Gülter, “tasarlayarak kasten yakınını öldürmek” suçundan tutuklandı.

KAN DONDURAN İTİRAF
Güllü’nün, kızı tarafından yüzü cama dönük iken itildiğini ifade eden Sultan Nur Ulu, savcılıktaki ifadesinde “Biz oynadıktan sonra Gül Anne yüzünü cama dönük haldeydi. O esnada dizlerinin az yukarı kısmından Tuğyan sarılarak Gül Anne’yi itti ve böylelikle dengesini kaybedip düştü. Ben şok oldum. Sonrasında Tuğyan bana ‘koş’ dedi. Aşağı koştuk” dediği öğrenildi.
GÜLLÜ’NÜN KIZININ İFADESİ ORTAYA ÇIKTI
Savcılıkta verdiği ifadesinde olay gününü anlatan Tuğyan Ülkem Gülter, “Sultan’la beraber Çınarcık’taki eve gittiğimizde annem Güllü evdeydi. Odada oturup muhabbet ettikten sonra annem duşa girdi. Biz de Sultan’la yemek siparişi verip yemek yedik. Daha sonra beraber filim izlemeye karar verdik. Film izleyeceğimiz için annem kendisine meze hazırladı ve şarap aldı. Daha önce alkol kullanırdı ama şarap içmeye yeni başlamıştı. Annem yaklaşık 3,5 şişe şarap içti. Film izlediğimiz sırada ben bir ara odama geçip eski nişanlım olan Kervan’la yaklaşık 20 dakika görüntülü konuştum. Geri salona geldiğimde Sultan’la annem film izlemeye devam ediyorlardı. Ben içeri geldikten bir süre sonra filmi kapattık. Daha sonra müzik açtık. Üçümüz beraber müzik eşliğinde eğlendik. Daha sonra Sultan’la ben odaya geçtik. Ben odada Kervan ve Çiğdem abla ile görüntülü konuştum. Sultan benim yanımda oturuyordu. Ben bir iki defa salona gidip geldim. Odada olduğum süreçte Kervan’la konuşurken aramızda yüzük muhabbeti geçmişti. Ben yüzüğü atacağım tarzında konuşmuştum ve benim hamile olma ihtimalim vardı. Ancak bunu annem bilmiyordu. Sultan’la konuştuğumuz sırada annemin öğrenme ihtimaline karşı Sultan’a ‘Hamileliğim için düştü derim ya da aldırırım’ demiştim. Bu sırada salondaki televizyonda Sultan’ın telefonuna bağlı bir şekilde müzik çalıyordu. Biz odadaydık. Emin olmamakla birlikte kapının kapalı olduğunu hatırlıyorum. Sultan’la beraber benim telefonumdan odada müzik açtık. Sultan’a ‘Malkata’ şarkısını açmasını istedim. Sultan, Malkata şarkısını benim telefonundan açmıştı. Biz Sultan’la Malkata oynarken annem içeri geldi. Sultan’ın elinden tutup malkata oynatmaya çalıştı. Sultan bilmediğini söyledi. Üçümüz odada dans etmeye başladık. Biz kapı ile gardırobumun arasında dans ediyorduk. Annemle biz birbirimizi mıncıklardık. Bana söylendiği gibi ‘Bırak beni bırak’ gibi bir şey söylenmişse buna istinaden söylenmiştir. Sonrasında annem müziğin sesini açmamızı istedi. Sultan gardırobumun önünde yüzüne bakıyordu. Yüzünde dikiş izi vardı. Sultan dikiş izine sürekli bakar, ben de o sırada Sultan’ın yanında oynuyordum. Daha sonra ben çok yüksek bir şekilde ‘güm’ diye bir ses duydum. Camın olduğu tarafa baktığımda annemi görmeyince ‘koş’ diye bağırarak aşağıya indim. Yukarıda odadayken güm diye ses duyduktan sonra ben annemi görmedim. Nasıl düştüğünü de bilmiyorum. Direkt aşağıya koştum. Koşarken Çiğdem ablanın kapısını çaldım. Aşağıya indikten sonra olanları hatırlamıyorum. Daha sonra çevremden bana anlatılanlar oldu, ancak ben hiç birini hatırlamıyorum” dediği öğrenildi.