Rosita Missoni Hayatını Kaybetti
Canlı ve desenli tarzıyla tanınan lüks moda evi Missoni’nin kurucularından İtalyan tasarımcı Rosita Missoni, 93 yaşında hayatını kaybetti.
Rosita Missoni, 1953 yılında eşi Ottavio Missoni ile birlikte modanın sınırlarını zorlayan bir marka kurdu. Özellikle geometrik desenler, çizgiler ve markanın ikonik zikzak motifi “fiammato” ile dikkat çeken rengarenk triko tasarımlarıyla moda dünyasında iz bıraktı.
Missoni markası, ayırt edici desenleri, yenilikçi tekstil kullanımı ve modern sanatla karşılaştırılan moda yaklaşımıyla uluslararası alanda büyük beğeni topladı ve pek çok ödül kazandı.
Missoni’nin Doğuşu
Kuzey İtalya’nın Varese kenti yakınlarında, tekstil zanaatkârlarından oluşan bir ailede doğan Rosita Missoni, genç yaşta modern diller eğitimi aldı. 1948 yılında İngilizcesini geliştirmek için Londra’ya yaptığı bir gezide, o dönemde Olimpiyatlarda İtalyan 400 metre engelli koşu takımında yarışan Ottavio Missoni ile tanıştı. Bu karşılaşma, hem bir aşk hikâyesinin hem de Missoni moda markasının başlangıcı oldu.
Rosita ve Tai Missoni, 1953 yılında Lombardiya bölgesindeki Golasecca’da evlendiler ve Gallarate’de yaşamlarını sürdürmeye başladılar. Aynı yıl, Gallarate’de “Maglificio Jolly” adını verdikleri küçük bir triko atölyesi kurdular.
Rosita ve Ottavio Missoni
Tai Missoni, modaya olan ilgisini altı yıl önce keşfetmişti. Arkadaşı ve takım arkadaşı Giorgio Oberweger ile birlikte, 1948 Londra Olimpiyatları’nda İtalyan Olimpiyat Takımı için yün eşofmanlar üretmişti. Tai’nin antrenörünün, İtalya’nın kuzeydoğusundaki Trieste kentinde küçük bir örgü atölyesi vardı ve ikili, bu atölyede ilk yün eşofmanları üretmişti. Tai Missoni, her zamanki mütevazı tavrıyla, bu eşofmanların gördüğü yoğun ilgiyi yıllar sonra hayranlıkla hatırlayacaktı.
Moda Dünyasının Renk Dahileri
Missoni çifti, moda dünyasında sıkça “renk dahileri” olarak anıldı. Farklı desenlerden oluşan uyumlu parçaları bir araya getiren ilk tasarımcılardı; örneğin, zikzak desenli bir üst ile puantiyeli bir etek kombinlemek gibi.
Zikzak desenleri, daha önce denemedikleri bir teknolojiyi kullanmaları sayesinde ortaya çıktı. Rosita, süreci şu sözlerle hatırlıyordu: “Başlarda sadece çizgiler yapabiliyorduk. Sonra yatay ve dikey desenlerle başladık, yavaş yavaş daha karmaşık dikişler, ekoseler ve jakarlar ekledik. Ardından zikzak desenleri yapabilen Raschel makinelerini keşfettik ve işte her şey böyle başladı. Büyükannemler bu makineleri, büyük gül desenleri ve uzun püsküllerle süslenmiş, tamamen el işçiliğiyle yapılmış çok renkli şallar üretmek için kullanmışlardı. O şallar, lamba abajurlarına atılacak türdendi.”
Büyük Skandal
1967 yılında Missoni, Palazzo Pitti’deki defilesiyle büyük bir skandala imza attı. Missoni markasının yükselişi, 1967 yılında “sütyen savaşı” olarak anılan bu olayla daha da hız kazandı. Marka, Floransa’daki ünlü Pitti Sarayı’nda koleksiyonunu sergilemeye davet edilmişti. Ancak defile öncesinde Rosita Missoni, modellerin sütyenlerinin, giysilerin altından belli olduğunu fark etti. Bu durum, kıyafetlerin tasarlanan renk ve desen etkisini tamamen bozuyordu.
Rosita, hızlı bir karar vererek modellerden sütyenlerini çıkarmalarını istedi. Ancak podyum ışıkları altında kıyafetler tamamen transparan hale geldi. Bu beklenmedik durum büyük bir sansasyona yol açtı ve moda dünyasında geniş yankı uyandırdı. Bu olay, Missoni’nin cesur ve yenilikçi kimliğini daha da pekiştirdi.
1967’deki sansasyonel olayın ardından Missoni, bir sonraki yıl Pitti Sarayı’na davet edilmedi. Ancak bu durum markanın yükselişini durdurmadı; kısa sürede ünlü moda dergilerinin kapaklarını süslemeye başladı.
Sanat ve Sürdürülebilirlik
Missoni çiftinin markayı dünya çapında büyütürken paylaştıkları temel bir inanç vardı: Sanatçı kimliklerinden ödün vermemek ve sürdürülebilir bir hızda ilerlemek. ABD’de Diana Vreeland’in desteğiyle büyük bir çıkış yakalayan marka, bu felsefesini asla terk etmedi. Rosita, Tai’nin yaklaşımını şu sözlerle dile getirmişti: “Tai derdi ki, eğer kazandığımızı harcamak ve keyfini çıkarmak için zamanımız olmayacaksa, neden daha fazla çalışalım?”
Angela Missoni, Ottavio Missoni, Rosita Missoni
Missoni’nin Moda Mirası
Rosita ve Tai Missoni, İtalya’nın Sumirago kasabasındaki fabrikalarının yakınında, ağaçlar ve çiçeklerle çevrili, muhteşem Rosa Dağı’na bakan bir ev inşa ettiler. Bu ev, çocukları Vittorio, Angela ve Luca’yı büyüttükleri, arkadaşlarının, sanatçıların ve gazetecilerin sıkça ziyaret ettiği bir buluşma noktası haline geldi.
1996’dan itibaren Tai ve Rosita, moda imparatorluklarının kontrolünü yavaş yavaş çocuklarına devretmeye başladı. Rosita Missoni, 1990’ların sonlarına kadar kadın giyim koleksiyonlarının kreatif direktörü olarak görevine devam etti. Ancak bu sorumluluğu, tasarım ve yaratıcı vizyonu olan kızı Angela’ya devretti.
Tasarım sorumluluklarını kızları Angela üstlenirken, diğer çocukları da şirketin yönetiminde aktif rol aldı. Ancak 2013 yılı, aile için büyük bir trajediyle anıldı. Ocak ayında Vittorio Missoni, Venezuela kıyılarında bir uçak kazasında hayatını kaybetti. Aynı yılın Mayıs ayında ise Tai Missoni 92 yaşında hayata veda etti.
Marka, bu trajedilere rağmen büyümeye devam etti. Ev koleksiyonları ve otel projeleriyle genişleyen Missoni, 2018 yılında İtalyan yatırım fonu FSI’den 70 milyon euro yatırım aldı. Bu yatırım karşılığında FSI, aile şirketinin %41 hissesini aldı ve markayı yurtdışında daha da güçlendirmeyi hedefledi.
Rosita, onursal başkan unvanını koruyarak, markanın her zaman tutkuyla bağlı olduğu ev koleksiyonunda aktif rol aldı. Daha sonra Rosita’nın kızı Angela başkanlık görevini üstlendi ve sonunda kreatif direktörlük unvanını bıraktı.
Yorum gönder