Şimdi yükleniyor

Sonsuz Bir Keşif ve Gelişim Seyahatinde: Aslıhan Malbora

Mühendislik eğitiminin ona kazandırdığı disiplin ve sorumluluk duygusunun yanı sıra her yeni rolün ona verdiği kendini tanıma ve sınırları zorlama arzusuyla sürdürüyor oyunculuğu. Yakında “Lefter: Bir Ordinaryüs Hikayesi”nde izleyeceğimiz Aslıhan Malbora, yepyeni bir karakterin ve deneyimin heyecanını yaşıyor. Paris Moda Haftası’na Lacoste markasının davetlisi olarak katılan Malbora’yı kendi özgür ve rahat giyim stilini yansıtan Lacoste parçalarıyla buluşturuyor, sızı hayatın her anını dolu dolu yaşamaya tutkulu, çok yönlü, öğrenmekten asla vazgeçmeyen, cesur bir kadınla baş başa bırakıyoruz.

Aslıhan Malbora’yı tanımlamak için ilk olarak me­rak ve enerji kelimelerini kullanırdım. İçindeki bitmek bilmeyen merak duygusuyla yaklaşıyor hayata, oyunculuğa, can verdiği karakterlere, rastladığı tüm hikayelere. Ve yine hiç bitmeyen bir enerjiyle deneyimliyor, öğreniyor ve kendini geliştiriyor. Hep daha ileriyle gitmek için verdiği mücadelede, mesleğini bir mühendis titizliğin­de ama işin içine duygusallık ve yaratıcılık da katarak ya­parken fark yaratıyor, özgürleşiyor ve dönüşüyor.


Lacivert polo,5799 TL, Yeşil slim fit polo, 4899 TL, Beyaz polo, 5799 TL, Pileli beyaz etek, 4349 TL, Anahtarlık detaylı uzun kolye, fiyatı istek üzerine, hepsi LACOSTE Küpe ve ear cuff, moda editörüne ait

Ailendeki herkes gibi sen de bir mühendissin ve İstanbul Üniversitesi Gıda ve Kimya Mühendisliği bölümü mezu­nusun. Hiç o alanda çalıştın mı? Mühendislikten oyuncu­luğa geçmen nasıl oldu? Oyunculukta seni çeken neydi?

Mühendislik için neredeyse bir aile mesleği desem yanlış ifade etmiş olmam sanırım. Çekirdek ailemdeki herkes mü­hendis ve geniş ailemdeki meslek yelpazesi genellikle ana­litik alt yapılı mesleklerden oluşuyor. Ben de sayısal alanda başarılı bir öğrenciydim. Dolayısıyla beni iyi bildikleri ve iyi olduğuma inandıkları alana yönlendirdiler. Kısaca mühen­disliğin ailemin, oyunculuğun ise benim tercihim meslek olduğunu söyleyebiliriz. Staj yaptığım dönem iki ay kadar bir saha tecrübem oldu. Onun dışında hiç mühendislik yap­madım. Oyunculuk insanın kendini sürekli keşfettiği, sınır­larını zorladığı ve her hikayede yeni bir hayat deneyimledi­ği bir alan. Bu özgürlük ve bu dönüşüm gücü oyunculukta beni en çok çeken şey.

Mühendis kızları oyunculuk yapacağım dediğinde ailen nasıl tepki verdi?

Ben bu konuda çok şanslı bir çocuğum. Ailem hayallerime her zaman destek oldu. Tabii ki benim genç ve hayalperest dünyama tecrübeli ve daha gerçekçi insanlar olarak yak­laşıp, yaşayabileceğim olası bir hayal kırıklığının önlemini önceden uyarılarla almaya çalıştılar. Zira yeteneğim olup olmadığını bile bilmiyorduk, fakat yürümek istediğim yolda hep yanımdalardı, o yola hep ışık tutup çiçekler ektiler. İyi ki onlar var!


Monogramlı mayo, 4899 TL, Sweatshirt (bele bağlandı), 7299 TL, Kiremit rengi ‘Lenglen’ çanta,
10.499 TL, ‘Sneak’ küpe, 3650 TL, ‘Crocodile’ küpe (ikinci deliğinde), 4230 TL, Kahverengi saç tokası, 599 TL, Krem saç tokası 599 TL, ‘L003 Neo Shot’ beyaz sneaker, 5799 TL, Baskılı çorap, 279 TL, hepsi LACOSTE

Psikolojik derinlikli ve karmaşık karakterler bir oyuncu için daha oyuncaklı oluyor değil mi? Sen genelde seçim­lerini yaparken nelere bakıyorsun?

Psikolojik derinliği olan karakterler bir oyuncu için inanıl­maz bir oyun alanı yaratıyor. Tek boyutlu, sadece iyi ya da sadece kötü karakterler yerine iç çatışmaları, zayıflıkları ve motivasyonları olan, değişebilen ve gelişebilen karakterler beni daha çok heyecanlandırıyor. Gerçek hayatta da kimse tamamen siyah ya da beyaz değil; hepimiz gri tonlardayız. Bu yüzden seçim yaparken bir karakterin bu tonlarını gö­rebilmek benim için önemli.

Bir projeyi okurken elbette öncelik hikaye. “Anlatılan şey beni etkiliyor mu?”, “Karakter gerçekten bir yolculuk yaşıyor mu?”, “İzleyiciyi düşündürecek ya da hissettirecek bir şey sunuyor mu?” gibi sorulara cevap arıyorum aslında.

Ve sonra karaktere bakıyorum. Bu defa da, “Daha önce hiç denemediğim bir yönümü keşfetmeme yardımcı olacak mı?”, “Oynaması zor mu, beni zorlayacak mı?” gibi sorula­rın yanıtlarına göre bir değerlendirme yapıyorum. Çünkü gerçekten emek ve keşif gerektiren roller beni en çok bes­liyor. Ve tabii ki ekip de çok önemli. Kimlerle çalışacağımı bilmek, yönetmenin ve diğer oyuncuların vizyonunu gör­mek, seçim sürecinde belirleyici oluyor.

Yakında Netflix’te yayınlanacak olan Fenerbahçeli Lef­ter’in hayatını anlatan “Lefter: Bir Ordinaryüs Hikayesi” filminde izleyeceğiz seni. Filmde nasıl bir karaktere ha­yat veriyorsun?

Bu film benim için çok kıymetli bir proje çünkü gerçek bir efsanenin hikayesine tanıklık ediyoruz. Canlandırdığım ka­rakter hakkında çok detay vererek şu an sürprizi bozmak istemem ama Lefter’in hayatına dokunan, onun yolculu­ğunda önemli bir yerde duran birini canlandırıyorum. Dö­nemin ruhunu, insanların futbola bakış açısını ve Lefter’in hayatındaki mücadeleyi daha iyi anlamak için karakterime özel bir hazırlık süreci geçirdim. Bu film sadece bir futbol­cunun değil, bir dönemin de hikayesini anlatıyor. Dolayısıy­la karaktere sadece bireysel değil, toplumsal bir perspektif­le de yaklaşmaya çalıştım. O dönemin İstanbul’una, insan ilişkilerine ve kadınların toplumdaki yerine dair okumalar, araştırmalar yaptım. Oldukça güzel bir iş çıktı ortaya, uma­rım izleyici de beğenir.

Türk futbol tarihine geçen Lefter Küçükandonyadis, Bü­yükada’da doğdu, babası Hristo’nun karşı gelmesine rağmen futbolcu olma yolunda mücadele etti ve 1947-64 yılları arasında forma giydi. Ailesi ve kimliğiyle ilgili de sıkıntılar yaşadı. Tüm bunlar filmde nasıl işleniyor? Sen de o dönemlerde yaşamak ister miydin? Filmde o döneme dair gözlemlediğin toplumsal olaylar nasıl bir etki bıraktı sende?

Evet film sadece Lefter’in futbol kariyerine değil, kimliğiy­le, ailesiyle ve toplumsal olaylarla yaşadığı mücadelelere de odaklanıyor. O dönemin siyasi ve sosyal dinamikleri onun hayatına doğrudan etki etmiş. Özellikle kimliği ve aidiyetiyle ilgili yaşadığı sıkıntılar, onun sahadaki başarısı­nın gölgesinde kalmış olsa da film büyük bir insan hikayesi barındırıyor, Lefter’in futbolun ötesinde bir figür olduğunu gösteriyor. Onun için aslında bir dönemin hafızası, bir sem­bol demek uygun olur sanırım.

“O dönemlerde yaşamak ister miydim?” Bir yandan evet çünkü İstanbul’un o yıllardaki ruhunu, samimiyetini ve insan ilişkilerini görmeyi çok isterdim. Ama diğer yandan toplumsal kutuplaşmalar, ayrımcılıklar ve bireyin kimliği üzerinden yaşadığı mücadeleleri düşündüğümde, bugün­den bakınca romantik gelen bazı durumların o zaman o kadar da kolay yaşanmadığını fark ediyorum.

Filmin en etkileyici mesajlarından biri futbolun aslında sadece bir oyun olmadığı gerçeğiydi. Sahada olan her şey tribünlere, oradan da topluma yansıyor. Lefter’in sadece yeteneğiyle değil, duruşu, kimliği ve kişiliğiyle de unutul­maz olmasının sebebi bu zaten. Onun hikayesi bana, insa­nın kendi kimliğine sahip çıkmasının, inandığı şey uğruna mücadele etmesinin ne kadar değerli olduğunu bir kez daha hatırlattı.

Kırmızı biye detaylı yaka bej trençkot, 15.499 TL, ‘Crocodile’ küpe (ikinci deliğinde), 4230 TL, ‘Sneak’ küpe, 3650 TL, Bej rengi ‘Baseshot Pro’ sneaker, 4999 TL, Çorap, 279 TL, hepsi LACOSTE

Oyunculuk pek çok meslekte olduğu gibi hiç bitmeyen bir macera ve öğrenme süreci. İyi bir oyuncu kimdir, na­sıldır senin için? Tanımı nedir?

Benim için iyi bir oyuncu önce iyi bir gözlemci, sonra iyi bir anlatıcıdır. Hayatı gerçekten yaşayan, insanları, duyguları ve değişimleri gözlemleyen, bunları yargılamadan içsel­leştiren kişidir iyi oyuncu. Çünkü oyunculuk sadece rep­lik söylemek değil, bir karakterin ruhunu anlamak ve onu seyirciye hissettirebilmektir. Ayrıca iyi bir oyuncu konfor alanında kalmayan kişidir. Kendi sınırlarını zorlamaktan korkmaz, hep bir adım ötesini merak eder. Kendini sürekli geliştirir, yeni şeyler öğrenir, hata yapmaktan çekinmez.

Duygularını saklamayan, kendini gerçekten açabilen biri olmak da çok önemli bence. Seyirci ancak sen sahici ol­duğunda inanır. Ve en önemlisi, iyi bir oyuncu hikayeye hiz­met etmeyi bilen kişidir. Kendi performansını değil, hikaye­yi ve karakteri ön plana koyan, egosunu bir kenara bırakıp anlatının parçası olmayı seçen kişidir. Çünkü oyunculuk bi­reysel bir gösteri değil, kolektif bir sanat. En iyi oyuncular, en iyi anlatıcı ve en iyi hikaye taşıyıcılarıdır.

Oyuncuların farklı karakterlere empati yapma egzersi­zini hayatta da uygulayabiliyor musun?

Evet, oyunculuk kariyerim boyunca farklı karakterlere hayat vermenin empati kurma yeteneğimi oldukça geliş­tirdiğini hissediyorum. Mesleğin en büyük artılardan biri bu sanırım. İşiniz insan incelemek ve gözlemlemek olunca empati yeteneğiniz de zamanla oldukça gelişiyor, hatta ref­leks haline geliyor. Empati yapmak hem oyunculuk hem de hayatın içindeki insan ilişkilerinde oldukça kıymetli buldu­ğum bir meziyet.

Bu meslekte seni en çok heyecanlandıran, tutkunu bes­leyen nedir?

Bu meslekte beni en çok heyecanlandıran şey, her yeni rol­de kendimi yeniden keşfetme fırsatını yakalamam. Her ka­rakteri bir bulmacaya benzetiyorum ve bir bulmaca misali insanın içindeki karmaşayı, incelikleri ve derinlikleri keş­fetmek beni büyülüyor. Bir hikayede hayat bulan karakte­rin duygularını, düşüncelerini ve hayallerini doğru şekilde seyirciye aktarmak, bana hem büyük bir tatmin hem de sü­rekli bir keşif hissi veriyor. Oyunculuk aynı zamanda bana her daim öğrenme fırsatı sunuyor. Her proje yeni bir dil, yeni bir kültür, yeni bir düşünce biçimiyle tanışmak demek. Ve belki de en çok, sahnede farklı hayatlar yaşarken kendi iç yolculuğumun bir parçası olabiliyorum. Bu, beni hem insan hem de sanatçı olarak besliyor. Seyirciyle bir bağ kurmak, onu düşündürmek veya onlara bir şey hissettirmek, işin en değerli tarafı. O anki samimiyet ve dürüstlük beni hep ile­riye taşıyor.

Beyaz kolsuz polo, 5399 TL, Asimetrik kesim pileli etek, 8799 TL, Silindir formlu çanta, Topuklu krampon ayakkabı, fiyatları istek üzerine, hepsi LACOSTE ‘Jaagravii Chunky’ küpe, 4000 TL, ‘Nerita’ ear cuff, (tanesi) 2600 TL, ikisi de JAAGRAVII

Kararlarını alırken mühendis zekasıyla mı hareket eder­sin? Ve mühendis olman oyunculuğunu nasıl etkiliyor?

Evet, kararlarımı alırken bazen mühendis zekası devreye giriyor. Mühendislik eğitimi bana analitik düşünme, prob­lem çözme ve detayları gözden kaçırmama alışkanlığı ka­zandırdı. Bu, oyunculukta da önemli bir avantaj çünkü her karakterin iç dünyası, motivasyonları ve psikolojisi bir tür problemi andırıyor. Bu problemi çözmek için analitik bir yaklaşım benim için çok doğal. Başka bir deyişle karak­teri daha derinlemesine anlamaya çalışırken mantıklı bir yapıyı kurmak ve her şeyin yerine oturmasını sağlamak için mühendislik becerilerimden faydalanıyorum. Mühen­dislik eğitiminin bana kazandırdığı disiplin ve sorumluluk duygusu da oyunculuğumda önemli bir etkiye sahip. Fakat oyunculukta biraz daha fazla duygusallık, spontane olmak ve yaratıcı düşünmek gibi faktörler devreye giriyor. Bu iki zihin yapısının birleşimi, bana dengeyi sağlama ve her iki dünyayı birleştirme şansı tanıyor. Ve böylece hem mantıklı hem de duygusal bir denge kurarak her rolü farklı bir bakış açısıyla ele alıyorum.

Sette başka bir ruha hayat verdiğin onca saat sonunda paydos dendiğinde temponu ve ruhunu dengelemek için neler yaparsın?

Bir karakterin ruhunu derinlemesine hissetmek gerçekten çok yoğun duygular yaşamanıza sebebiyet veriyor ve bu bazen çok yorucu olabiliyor. Bu yoğun temponun ardından kendimi dengelemek için genellikle beni ben yapan, bana dair ve sakinleştiren işlerle, kişilerle vakit geçirmeye çalışı­rım. Sevdiğim müzikleri dinlemek ya da kitap okumak gibi küçük ama anlamlı şeyler benim için çok önemli. Kısacası içime dönüp kendimi yaşayarak yeniden enerji topluyorum diyebilirim.

Hayallerinde ve hedeflerinde neler var?

Hayallerim ve hedeflerim bende kalsın. Bunu konuşunca işin büyüsünün kaçtığına inananlardanım.

Aslıhan’ı nasıl anlatırsın bize?

Kendimi daima ileriye doğru bir yolculukta hissediyorum. Beni ben yapan özelliklerimin başında okuma ve öğrenme açlığım geliyor sanırım. Bir yandan aydın bir genç olmayı, insanlara hizmet etmeyi ve toplumda fark yaratmayı hedef­lerken, diğer yandan içinde bulunduğum her anı en verimli şekilde değerlendirme gayretindeyim. Geçmişin değerle­rinden ilham alarak geleceğe umut taşımak ve daha doğru­yu, daha güzeli aramak her zaman önceliğim oldu. Beni, ya­kın arkadaşlarıma sorsanız neşeli, cesur ve adalet duygusu gelişmiş biri derlerdi sanırım.

Tenis figürlü işlemeli transparan polo, Şort, fiyatları istek üzerine, Beyaz bra, 1161 TL, Külot,
786 TL, ‘L003 Neo Shot’ beyaz sneaker, 5799 TL, Çorap 279 TL, Sarı ‘Lenglen’ çanta, 10.999 TL,
hepsi LACOSTE Küpe ve ear cuff, moda editörüne ait

Tanıştığın insanlarda ya da yakın arkadaşlarında hangi değerlere, özelliklere önem verirsin?

Arkadaşlarımda en çok değer verdiğim şey, iyi kalpli olma­ları, birbirlerini yargılamadan anlayışla yaklaşabilmeleri ve adil olmalarıdır. Çevremizdeki insanlar aslında bizlerin en yakın yansıması. Ne kadar pozitif, anlayışlı ve dürüst insanlarla birlikte olursak o kadar huzurlu ve güçlü oluruz. Duymuşsunuzdur, insan en çok vakit geçirdiği beş kişinin ortalamasıymış. Başka bir deyişle vaktini kiminle geçiri­yorsan sen osun. Bu sözü içselleştirdiğim bir yerden alı­yorum insanları hayatıma. Dolayısıyla da kendimi sürekli olumlu, yapıcı ve mutlu insanlarla çevrelemeye özen gös­teriyorum. Ve en önemlisi teşekkür etmesini, şükretmesini bilen insanlarla… Çünkü yaşamın zorlukları arasında küçük şeylere değer veren, hayata pozitif bir bakış açısıyla yakla­şan insanlar beni hem huzurlu hissettiriyor hem de bana ilham veriyor. Ayrıca bu insanların ilişkimize derin bir an­lam katıp benim daha iyi versiyonumu bulmama yardımcı olduklarına inanıyorum.

En gurur duyduğun özelliğin nedir? Ve bir huyunu de­ğiştirmek elinde olsaydı, neyini değiştirirdin?

En gurur duyduğum özelliğim, şartlar ne olursa olsun ken­dim olarak kalabilme ve sürekli gelişim için mücadele etme azmim. Her zaman içimdeki gücü kullanarak kendimi en iyi versiyonuma dönüştürmek için çaba gösterdim. Toplumun veya çevremdeki insanların beklentilerine göre şekillen­mek yerine kendi doğrularım doğrultusunda ilerlemeye ça­lıştım. Bir huyumu değiştirme şansım olsa sabırsızlığımı bi­raz daha dengelemeye çalışırdım. Bu konunun ipi biraz ka­çık bende maalesef. Bazen bir cümlenin sonunu beklemek bile çok zor oluyor. Bu da haliyle keyif kaçırıcı bir durum.


Timsah gözü figürlü beyaz kısa kollu gömlek, Poplin baskılı şort, Topuklu krampon ayakkabı, fiyatları istek üzerine, Sarı ‘Lenglen’ çanta, 10.999 TL, Beyaz ‘Lenglen’ çanta, 10.499 TL, ‘Sneak’ küpe, 3650 TL, ‘Crocodile’ küpe (ikinci deliğinde), 4230 TL, hepsi LACOSTE

Mutluluk nedir sence? Mutlu musun şu sıralar?

Mutluluk bence içsel bir huzur ve denge durumu. Hayatın zorluklarına rağmen kendini olduğun gibi kabul edebilmek, küçük enstantanelerden değerli anlamlar yakalamak ve çevrendeki insanlarla sağlam, samimi bağlar kurabilmek. Ya da bizler mutluluğun bu şeklini öğrenebildik de diyebi­lirim. Mutluluğu dışsal koşullardan çok içsel tutumlarla şe­killendirmeye çalışan bir nesiliz biz. Hayatın güzelliklerini uzakta aramayan bir insanım ben, dolayısıyla kendimi şu anda genel olarak mutlu bir insan olarak tanımlayabilirim.

Hayatta içinden çıkamadığın zorlukların, hayal kırıkla­rının üstesinden nasıl gelirsin? Bir formülün var mı?

Olmaz mı! Ailem, en yakın arkadaşlarım ve umut dolu gü­zel şarkılar kurtarıcılarım arasında. Şahane bir ailem ve şa­hane arkadaşlarım var. Hem akıllarına hem de yüreklerine çok güvendiğim insanlar, onlar. Onlarla dertleşmek, onları dinlemek, onlardan akıl almak hep yükümü hafifletir.

Nedenler ve niçinler arasında kaybolur musun, yoksa hayatın akışına güvenir misin?

Neden ve niçinler arasında kaybolduğum zamanlar elbette olabiliyor. Hayat, bazen karmaşık ve belirsiz bir denkleme dönüşebiliyor, ancak genellikle ve özellikle son yıllarda akışa güvenmeyi tercih ediyorum. Düşünceler arasında kaybolmak insanın doğal bir hali ama bir noktada hayatın akışına güvenmek ve her şeyin zamanında yerli yerine otu­racağını bilmek de bir o kadar rahatlatıcı. Hayat bir şekilde kendi yolunu buluyor zaten ve bazen en derin sorulara ya­nıt her şey akışa bırakıldığında kendiliğinden geliyor.

Bilinmeyen dünyalar, uzay, yapay zeka ve gelecek dü­şünceleri seni nasıl etkiliyor?

Eğitim aldığım alan dolayısıyla bu konular, özellikle de uzay ve yapay zeka, her daim ilgimi çekti. Yapay zeka günlük ya­şamımızı dönüştürecek bir devrim yaratacak belli ki ve hat­ta buna çoktan başladı bile. Bu durum beni bir yandan ol­dukça heyecanlandırıyor. Ancak teknolojik gelişmelerin in­sanı ürküten bir tarafı da var. Özellikle hayatımızdaki rolü giderek artan yapay zekanın denetimsiz bir şekilde ilerle­mesinin yaratabileceği olasılıkları düşünmek kaygı verici. Uzay da bir başka merak konusu. Her yeni keşif insanın sı­nırlarını zorlayabileceğini gösteriyor ama aynı zamanda bu bilinmeyenle yüzleşmek ürkütücü de olabiliyor. Yine de bu alanlarda okumak, araştırmak ve düşünmek bana farklı bir bakış açısı kazandırıyor. İnsanlık olarak nereye gittiğimizi görmek oldukça heyecan verici.

Geçtiğimiz günlerde 30 yaşına girdin. Neler çağrıştırı­yor 30’lar sana? Ve 30’lardan neler bekliyorsun?

30’lar bence insan hayatındaki önemli bir dönüm noktası. Gençlikten yetişkinliğe geçilen, sorumlulukların arttığı ve aynı zamanda kişinin kendini daha çok keşfetmeye başla­dığı bir zaman dilimi. Gençliğin enerjisi ile yetişkinliğin bil­geliği el ele vermiş gibi geliyor bana bu yıllarda. 30’lardan beklentim, daha fazla içsel huzur ve denge, kariyerimde daha fazla olgunlaşma ve kendimi keşfetme yolculuğumun devam etmesi yönünde. Geleceğe dair umut dolu bir bakış açısıyla yeni hedefler belirlemek ve bu hedeflere daha ka­rarlı adımlarla yürümek istiyorum.

Modayla aran nasıl? Tarzını nasıl tanımlar ve kendini modayla nasıl ifade edersin? Gardırobunu açtığımızda en çok neler görürüz?

Modayla olan ilişkim doğal ve kendim olan bir yerden. Şıklık kadar rahatlık da benim için önemli dolayısıyla do­labımda daha çok bu doğrultuda parçalar bulursunuz. Son zamanlarda dolabımda deri ceketler oldukça popüler.

Geçtiğimiz Mart’ta Paris Moda Haftası’na Lacoste mar­kasının davetlisi olarak katıldın. Markanın Sonbahar/Kış 2025-26 defilesiyle ilgili düşüncelerin neler?

Paris Moda Haftası’na Lacoste’un davetlisi olarak katılmak gerçekten harika bir deneyimdi. Lacoste’un Sonbahar/Kış 2025-26 defilesi markanın zarif ama rahat çizgilerini mükemmel bir şekilde ortaya koydu. Hem şıklığı hem de fonksiyonelliği bir araya getiren parçalar her zaman favo­rim olmuştur. Defiledeki koleksiyon modern bir dokunuşla klasik Lacoste stilini harmanlıyordu. Renkler, kesimler ve kumaş seçimleriyle hem oldukça özgün hem de günlük ha­yata uygun bir koleksiyondu. Lacoste’un her zaman sofisti­ke ve çağdaş bir tarzı yansıtma konusunda ne kadar başarılı olduğunu bir kez daha görmüş oldum.

Defilede en çok hangi parçaları beğendin?

Defilede en çok beğendiğim parçalardan biri tenis eteği gö­rünümlü Lenglen çanta oldu. Hem şık hem de fonksiyonel bir tasarım. Tenis oynuyor olmamın da biraz duygusal des­teği bulunuyor elbette bu seçimimde. Bu tür parçalar ayrıca markanın tarihini ve sportif zarafeti nasıl harmanladığını da gösteriyor. Koleksiyon genel olarak rahatlık ve şıklığı güzel bir dengeyle bir araya getiriyordu.

Paris şehrinde moda haftası ruhunu solumak nasıldı?

Şehirdeki moda atmosferini hissetmek, o yaratıcı enerjiyi solumak büyüleyici bir deneyimdi. Paris moda dünyasının adeta kalbi ve orada yaşanan her anı farklı bir ilham kay­nağına dönüşüyor. Lacoste’un defilesi de tam anlamıyla bu ruhu yansıtan bir gösteriydi.

90 yıllık bir mirasa sahip olan Lacoste, yeni kreatif di­rektör Pelagia Kolotouros ile moda sahnesine güçlü bir dönüş yaptı. Bu çekimde giydiğin “Tennis to the Sea­side” isimli İlkbahar/Yaz 2025 koleksiyonu, markanın kurucusu René Lacoste’un arşivinden çıkan Güneybatı Fransa’daki bir plajda arkadaşlarıyla tatil yaparken çekilmiş eski bir yaz fotoğrafından ilham alınmış. Yaz fotoğrafları sende neler çağrıştırır, nasıl duygular uyan­dırır? Önümüzdeki yaz için tatil planların var mı?

Ben bir yaz insanıyım. Deniz, güneş ve kum en sevdiğim üçlü. Yaz fotoğrafları bana her zaman anıların sıcaklığını, basit ama değerli anların huzurunu anımsatır. Güneşin batışı, denizle buluşan gökyüzü ve plajda geçirilen keyifli anlar hayatın ne kadar güzel ve geçici olduğunu düşündü­rüyor biraz da. Önümüzdeki yaz için planlarım henüz şe­killenmedi ama kesinlikle doğayla iç içe, sakin ve huzurlu bir yerde olmayı düşünüyorum. Yaz hem dinlenmek hem de yenilenmek için bir fırsat. Tatilin sadece bedenen değil, ruhsal olarak da tazeleyici bir deneyim olmasını isterim.

Lacoste’un İlkbahar/Yaz 2025 koleksiyonunda tenis sporunun kodlarına gönderme yapan pek çok parça var. Yaz koleksiyonundan senin beğendiğin parçalar ya da renkler hangileri?

Lacoste’un İlkbahar/Yaz 2025 koleksiyonu tenis sporunun zarif ve dinamik ruhunu gerçekten çok güzel yansıtıyor. Ço­cukluğumdan beri tenisle iç içe olduğum için koleksiyon­daki parçalar bana çok tanıdık geldi ve kesinlikle sevdiğim bir yerdendi. Koleksiyondaki renkler de yazın enerjisini ve canlılığını yansıtan tonlar. Lacoste’un tarzını her zaman kendime yakın hissettim ve bu koleksiyonun da gerçekten bana hitap ettiğini söyleyebilirim. Hem sportif hem de şık bir stilin birleşimi gibi.

Lacoste için spor aynı zamanda hareket özgürlüğü de­mek. Markanın yaz koleksiyonundaki felsefesinden yola çıkarsak ve tenis de oynadığını düşünürsek stilinde rahatlığı ve hareket özgürlüğünü nasıl yorumladığını anlatabilir misin?

Tenis yıllardır hayatımın önemli bir parçası. Dört ya da beş yaşlarındaydım bu spora başladığımda. Çekirdek ailemin her bir ferdi de tenis oynar. Hafta sonları hep tenis kortla­rına gider, orada vakit geçirirdik. Tenis dışında ayrıca spo­run farklı dallarıyla da ilgileniyorum. Sporsever bir anne babanın çocuğuyum, dolayısıyla spor hep hayatımda var oldu. Lacoste’un koleksiyonundaki hareket özgürlüğünü simgeleyen parçalar benim stil anlayışıma oldukça yakın. Daha önce de belirttiğim gibi stilimde rahatlık ve özgürlük her zaman ön planda.

Belli bir güzellik anlayışının toplumu hâlâ domine ettiği bir çağdayız. Senin güzelliğe bakış açın nasıl?

Güzellik kesinlikle çok kişisel ve çok boyutlu bir kavram. Bence aslolan, toplumun dayattığı güzellik kalıplarına uy­mak değil kişinin özünü keşfetmesi ve bunu dışarıya yansıt­masıdır. Fiziksel güzellik elbette bir yerlerde var ama benim için asıl güzellik bir insanın kendini sevmesi, özgün olması ve başkalarına karşı duyduğu saygıyla şekillenir. İnsanların içsel dünyası onların gerçek güzelliğini ortaya koyar ki, bu da dış görünüşten çok daha kalıcı ve anlamlı.


Sloganlı yeşil polo,fiyatı istek üzerine,Beyaz şort,16.499 TL, Baskılıbeyaz tenis şapkası,2699 TL, ‘L004’
platform beyaz sneaker, 3899 TL, hepsi LACOSTE

İçinde olduğumuz dönemde dünyayla ve insanlarla ilgili en önemli derdin nedir?

Hızla artan yalnızlık ve insanların izole olmayı istemeleri. İnsanlar arasındaki iletişim dijitalleşmenin etkisiyle yüzey­selleşiyor ve birbirimizi gerçek anlamda anlamak giderek daha zor hale geliyor. Çevre sorunları artarken doğaya kar­şı duyarsızlığın büyümesi de beni endişelendiriyor. Sürdü­rülebilirlik ve doğanın rezervlerini bitirmeden bilinçli yaşa­mak üzerine daha fazla farkındalık oluşturmanın önemine inanıyorum.

Genç nesillerde sevgi, vicdan ve umudun artması için neler yapılması lazım?

Bunun için öncelikle daha fazla empati ve anlayış gelişti­recek bir eğitim sistemine ihtiyacımız var. Gençlere farklı bakış açılarına saygı göstererek, kendilerini ve başkalarını daha derinden anlamalarını sağlayacak değerler aşılanmalı. Ayrıca, duyarlı ve bilinçli liderlerin bu değerleri topluma ya­yarak örnek olmaları önemli. Sevgi ve vicdan bir toplumun temel taşlarıdır ve bunların güçlenmesi için gençlerin ken­dilerini ifade edebilecekleri sağlıklı platformlara sahip olma­ları gerekiyor. Toplumsal sorunlarla yüzleşip çözüm yolları aramak, gençlere daha parlak ve umut dolu bir geleceğe dair güven verir. Kısacası sevgi ve vicdanın artması için eğitim, örnek davranışlar ve güven ortamları oluşturulmalı.


Timsah gözü figürlü beyaz kısa kollu gömlek, Sarı ‘Lenglen’ çanta, 10.999 TL, Beyaz ‘Lenglen’ çanta,
10.499 TL, ‘Sneak’ küpe, 3650 TL, ‘Crocodile’ küpe (ikinci deliğinde), 4230 TL, hepsi LACOSTE

Aşkı nasıl tanımlarsın? Ve aşık olduğunda nasıl bir kadı­na dönüşürsün? Nasıl yaşarsın aşkı?

Aşk bence hayatın en derin ve en karmaşık duygusu. Sadece romantik bir çekim değil, aynı zamanda birinin ruhuna do­kunmak, birlikte büyümek ve paylaşmak anlamına geliyor. Aşk iki insan arasındaki bağın en saf haliyle ortaya çıkması bence. Dünya daralıyor sanki ve o kişiyle olan ilişkiniz, ona olan ilginiz ve merakınız hayatınızın tam ortasına oturuyor. Aşkı yaşarken kendimi o insanla birlikte hem en güçlü hem de en kırılgan halimde hissediyorum. Aşk bağlılık, güven ve derin bir anlayış gerektirir. Tüm bunları deneyimlerken her şey daha parlak ve anlamlı oluyor.

Bugünlerde hayat motton?

Her zorluk bir fırsat doğurur!


Röportaj: Selin Miloşyan
Fotoğraflar: Mustafa Nurdoğdu
Moda Direktörü& Kreatif Direktör: Aslı Asil
Moda Editörü: Damla Hasanreisoğlu
Saç&Makyaj: Önder Tiryaki
Prodüktör: Aşkın Tosun
Prop Stylist: Hilal Dümen
Fotoğrafçı Asistanı:Semih Sunmaz
Moda Editörü Asistanı:Ece Dila Görügen
Saç&Makyaj Asistanı:Doğukan Tuncer
Prop Stylist Asistanı:Elif Doğan

ELLE Türkiye Nisan 2025 sayısından alınmıştır.

Yorum gönder