Zeka kavramı, uzun yıllar boyunca sadece IQ testleri ve akademik başarı ile ölçüldü. Ancak uzmanlar, bu yaklaşımın artık yetersiz olduğunu belirtiyor. Klinik Psikolog Sümeyye Üstün, “Zekâ, yalnızca problem çözme değil; insanı, duyguyu ve hayatı anlayabilme becerisidir” diyerek, geleneksel tanımların artık yetersiz kaldığını vurguladı. İşte uzman isimden dikkat çeken açıklamalar…
Zekâ denince çoğumuzun aklına hızlı düşünme, problem çözme ya da akademik başarı gelir. Özellikle matematik, geometri gibi alanlarda başarılı olmak, zekânın önemli bir göstergesi olarak kabul edilir. Oysa zekâ, bundan çok daha geniş bir kavramdır. Zekâ sadece bir testin puanı değil; hayatı anlama, duygulara dokunma ve insan ilişkilerini sezebilme becerisiyle de ilgilidir.
ZEKA TEK BİR ŞEY DEĞİL: ÇOKLU ZEKA KURAMI
Zekâdan bahsederken Harvard Üniversitesi’nden Howard Gardner’in adını anmadan geçmeyelim. Uzun yıllar boyunca zekâ, tek bir ölçütle değerlendirildi: IQ puanı. Oysa Gardner, zekânın yalnızca sayılarla ölçülemeyeceğini fark etti ve çoklu zekâ kuramını ortaya koydu. Gardner’a göre her insanda birden fazla zekâ türü bulunur ve bunların her biri farklı biçimlerde gelişir. Bunlar kısaca şöyledir:
1. Sözel-dilsel zekâ: İfade gücü, yazma ve konuşma becerisi.
2. Mantıksal-matematiksel zekâ: Analiz yapma, neden-sonuç ilişkilerini kurma.
3. Görsel-uzamsal zekâ: Hayal gücü, şekilleri ve mekânı algılama becerisi.
4. Bedensel-kinestetik zekâ: Beden farkındalığı, hareket ve el becerileri.
5. Müzikal zekâ: Ritim, ses ve melodi duyarlılığı.
6. Sosyal (kişilerarası) zekâ: Başkalarını anlama, empati kurma, ilişki yönetme.
7. İçsel (içedönük) zekâ: Kendi duygularını tanıma, içgörü kazanma.
8. Doğasal zekâ: Doğa, canlılar ve çevreyle bağ kurma duyarlılığı.
Bu kurama göre herkesin zekâsı kendine özgü bir mozaik gibidir. Kimimiz sözcüklerle, kimimiz duygularla, kimimiz hareketle ya da renklerle düşünürüz. Bu bakış açısı, “zeki olmanın” sadece sınav başarısı değil, yaşamın farklı alanlarında anlam kurabilme becerisi olduğunu gösterir.
BİLİNÇDIŞININ SESSİZ KATKISI
Zekâ, yalnızca “nasıl düşündüğümüzle” değil, aynı zamanda “neden öyle düşündüğümüzle” de ilgilidir. Yani zekâ, hem zihinsel hem de duygusal bir süreçtir — ve insanın iç dünyasıyla yakından bağlantılıdır.
Örneğin, bir insan kuvvetli bir örüntü olarak insanlarla sıkı ilişkiler kurmak yerine doğayla ya da sanatla daha iyi ilişkiler kuruyorsa, bunun o kişinin iç dünyasına dair bir anlamı vardır. Kişilik örüntüleri, hangi zekâ türünün ortaya çıktığını ve bunun dinamiğini
anlamamızda önemli bir veridir. Bu sebeple her kişilik yapısının zekayı kullanma biçimi aynı olmayacaktır. Bu anlamda her bir insan, bambaşka bir dünyadır.
ZEKA BAZEN BİR KORUNMA YOLU DA OLABİLİR
Zekâ her zaman saf bir merakla kullanılmaz; bazen de duygusal acıdan korunmanın bir yolu haline gelebilir. Bazı insanlar çok düşünür, çok analiz eder, her şeyi kontrol altında tutmaya çalışır. Bu durum, geçmişte duygusal olarak zorlayıcı deneyimler yaşamış kişilerde sık görülebilir. Özellikle bunun hayatın bazı alanlarında daha fazla kümelendiğini görebiliriz. Örneğin, kimi insan partner ilişkilerinde sürekli analiz eden bir yapıya bürünür, kimi insan işle ilgili ilişkilerinde sürekli analiz eden bir yapıya bürünür. Kimi insan para konusunda çok daha hassastır, kimi insan duygularla ilgili konularda çok daha hassastır. Böyle bir aşırı analiz durumunda zihin, duygusal acıdan kaçınmak için bir tür “sığınak” işlevi görebilir.
Aşırı düşünme ve zekâ yoluyla hayatta hangi işlevi yerine getirdiğimiz veya neyden kaçıyor olabileceğimiz önemli bir soru olarak karşımızda durmaktadır. Bu demek değildir ki düşünmek, zeki olmak yanlış bir şeydir. Ancak şu demektir: Kişi kendini tanıdıkça, duygu ve deneyimlerini derinlemesine keşfettikçe içe bakışını arttırabilir ve çektiği ruhsal ızdırabı tanımlayabilir. Böylece bu ızdırabın dayanaklarını güçlendirebilir.
DUYGUSAL ZEKAYI BESLENMENİN YOLLARI
Zekâyı geliştirmek sadece okumak ya da yeni şeyler öğrenmekle değil; duygusal farkındalıkla da olur. Günlük yaşamda bu farkındalığı güçlendirmek için yapabileceğimiz bazı küçük şeyler vardır:
– Bir konuyu hemen çözmek yerine biraz durup hislerinize kulak verin.
– Konuşmaktan çok dinlemeyi deneyin (Cevap vermek için değil, muhatabınızın ne dediğini duymak için).
– Farklı düşünen insanlarla sakin bir şekilde sohbet edin.
– Meraklarınızı canlı tutun ve peşinden gidin.
– Sessiz anlarda hemen sessizliği doldurmak yerine zihninizin neler söylediğini, aklınıza nelerin geldiğini fark etmeye çalışın.
Bu küçük farkındalıklar, zekânın duygusal yönünü besler. Bunlar kolay ve basit gibi görünen ancak insanı kolayca derin duygulara soktuğu için gerçekte yapması güç olabilen şeylerdir. O kadar güç olmasaydı, bazı duygulardan kaçmak için günlük
hayatta farkında olmadan birçok savunmaya başvuruyor olmazdık. Size güç gelen noktalarda uzman desteği almaktan çekinmeyin.
KENDİNİZE ŞUNU SORABİLİRSİNİZ:
“Zekâmı daha çok ne için kullanıyorum? Anlamak için mi, kendimi korumak için mi, koruyorsam neyden koruyor olabilirim?”
Klinik Psikolog
Sümeyye Üstün
GÜNDEM
2 saat önceGÜNDEM
4 saat önceGÜNDEM
6 saat önceGÜNDEM
5 gün önceGÜNDEM
6 gün önceGÜNDEM
6 gün önceGÜNDEM
6 gün önce